Cumhuriyetin yüz yılını ele aldığımız Cumhuriyet Özel Sayısı’nda Türkiye’de Afrika çalışmalarının yolbaşçılarından birini ağırlıyor olmanın memnuniyeti içerisindeyiz. Prof. Dr. Ahmet Kavas, ilmi yönüyle Afrika çalışmalarında ortaya koyduğu ciddi yaklaşımın yanı sıra devletin çeşitli kademelerinde Afrika’yla ilgili olarak görev yapmış ve Çad ve Senegal’de Türkiye’yi Büyükelçi olarak temsil etmiştir. Afrika’nın bir ülke değil bir kıta hem de büyük bir kıta olduğu gerçeğini sadece Türkiye’ye değil uluslararası topluma hatırlatan Prof. Dr. Ahmet Kavas’la Cumhuriyetin bir asırlık dış politikasını Afrika özelinde konuştuğumuz röportajda Türk dış politikasının kritiğini, Afrika’dan beklentilerini ve Afrika’ya etkilerini okuyacaksınız.
Türkiye çok yönlü ve birçok coğrafyaya yönelik dış politika üretip yürütebilen bir ülke. DAEŞ’le mücadelesi, PKK ve türevi terör örgütleriyle mücadelesi, Suriye Savaşı’ndaki tutumu, Irak, Azerbaycan milli politikaları ve son olarak Rusya-Ukrayna savaşında iki tarafla birden yüksek diyaloğu sürdürebilen aktör pozisyonu. Bunların hepsi göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye›nin sadece ulusal güvenliğini değil de bölgesel güvenlikleri ve uluslararası güvenliği de tesis etmeye çalışan bir aktör konumunda olduğunu görüyoruz. Cumhuriyet›in yüzüncü yılını kutladığımız bir zamanda bugünden geriye bakıldığında Türkiye›yi halihazırdaki mevkine taşıyan sizce önemli eşik noktaları nelerdir? Bu konuda neler düşünüyorsunuz?
Türk dış politikası çok uzun süre olağan bir seyir takip etti. Bu seyir yakın çevreyle daha fazla meşguldü. Uzak çevreyle de mümkün mertebe mesafeliydi, hatta birçok uluslararası konu Türkiye’nin gündeminde sadece haber olarak yer alırdı ama Türkiye artık bilfiil bu olayların çözümünde aracı rol alma veya onu anlama ve ona çözüm üretme pozisyonunda. Bunlar iki binli yıllara kadar pek alışık olmadığımız Türk dış politikası süreçleriydi. Yani, dış politikamızdaki haberler, o günkü gazeteler; yani yetmişler, seksenler, doksanlar basında yer aldığı şekliyle incelendiğinde Irak, İran Bulgaristan, Yunanistan, yakın komşularımız ve biraz belki Mısır öne geçiyordu. Arap dünyası ve Filistin-İsrail konularında haberler de aşağı yukarı gündeme girerdi. Son olarak, Avrupa Birliği ve biraz da ABD. Bunun dışında bizim mesela Afrika’daki hamlelerimizle, uluslararası yakın çevreden uzak çevreye ilişkilerimizin, belki de Türkiye’yi dış ilişkilerinde sadece diplomatik olarak değil -diplomatik olmadan zaten hiçbir ilişki olmaz, o temel basamaktır- bunun üstüne daha çok ticari ilişkiler, ekonomik ilişkiler meydana gelmeye başladılar.