Düşünce Dergisi > Arşiv > sayı 19 / cumhuriyet |

prof dr mehmet narlı ile röportaj quot roman cumhuriyet öncesi-sonrasıbugünü

prof. dr. mehmet narlı ile röportaj "roman: cumhuriyet öncesi-sonrasıbugünü"

Peyami Safa’nın Yalnızız’ındaki Samim, Tanpınar’ın Huzur’undaki Mümtaz, huzuru ararken hep huzursuzdurlar ve bunalırlar. 1960’lardan sonraki bazı romanlarda bunalan aydın, artık Tanzimat ve Cumhuriyet romanlarındaki aydın gibi kesin inançları olan, iddiası ve önerisi olan aydın değildir. Bu romanlardaki aydının bunaltısı, yeni bir kimliği arayan, kökleriyle bağlar kurmak isteyen Peyami Safa’nın ve Tanpınar’ın aydınlarının bunaltısından da farklıdır.

Roman, içinde bulunduğu toplumsal yapıdaa etkili olduğu gibi; yazıldığı döneme ayna tutması işlevi dolayısıyla da gelecek dönemler için de vazgeçilmez bir başvuru kaynağıdır. Cumhuriyet’i de öncesi ve sonrasıyla ve bugüne taşıdıklarıyla etraflıca kavrayabilmek için romanın bizatihi kendini inceleme alanı yapmak da önem arz etmektedir. Bu amaçla Prof. Dr. Mehmet Narlı ile hem Cumhuriyet’e hazırlanma sürecinde romanın üstlendiği görevi hem Cumhuriyet sonraki aşamada konuları, yaklaşımları, siyasi-toplumsal akisleriyle romanı ve romancıları konuştuk.

Cumhuriyet’in ilanından hemen sonra yayımlanan romanlarda hangi konular işlendi, öne çıktı. Bu konuların öne çıkmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Cumhuriyet dönemi romanının üzerinde doğup büyüdüğü siyasal kültürel zemini, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e yaşadığımız değişme ve yenileşme hareketlerinden kopuk düşünmek elbette mümkündür değildir. 1920’den 1950’lere kadar var olan romanın da tamamen yeni, kültürel ve teorik bir doğum olduğunu söyleyemeyiz. Fakat Cumhuriyetle beraber Türk romanında büyük ölçüde Anadolu merkezli, yeni devletin ideolojisi, uygulamaları, hedefleri etrafında yeni bir tematik alanın oluştuğu da bir gerçektir. Mesela Cumhuriyet dönemi ilk kuşak romancılarının en belirgin özelliklerinden biri, gençliklerini yaşadıkları veya ilk romanlarını verdikleri II. Abdülhamid, II. Meşrutiyet ve İttihat Terakki dönemini eleştirmektir. Mesela Halide Edip’in, Sinekli Bakkal; Yakup Kadri’nin, Bir Sürgün; Reşat Nuri Güntekin’in, Gizli El; Nahit Sırrı Örik’in, Abdülhamid Düşerken; Mithat Cemal Kuntay’ın, Üç İstanbul gibi romanları, dönemi, siyasal, kültürel, sosyal değişme ve bozulmalar gibi değişik açılardan ve farklı düzeyde işlerler ve kıyasıya eleştirirler. Cumhuriyet Dönemi romancıları, içinden çıkıp geldikleri Milli Mücadele’yi de romanlarında işlerler. Ateşten Gömlek’te, Esir Şehrin İnsanları’nda, Yaban’da Sahnenin Dışındakiler’de, Küçük Ağa’da, Osmanlı Devleti’nden umudunu kesmiş, subayların, öğrencilerin, memurların, gazetecilerin gösterileri, örgütlenmeleri, Anadolu’ya geçişleri, silah temin etmeleri açıkça görülür. Köylüler, çeteler, savaş yorgunu gaziler, hep bu bütünün parçalarıdır. Bu arada düşmanla işbirliği yapanlar, savaştan çıkar sağlamak isteyenler de vardır. Cumhuriyet döneminde romanın tematik yapısında öne çıkan konulardan biri de eğitimdir. Özellikle Reşat Nuri ve Halide Edip’in öğretmen ve eğitim problemine eğilmeleri Cumhuriyet’in ana hedeflerine bağlıdır. Vurun Kahpe’ye Yeşil Gece gibi romanlarda getirilen yeniliklerin, yapılan inkılâpların yayılması ve benimsetilmesi, Cumhuriyet ideolojisinin ve uygulamalarının eğitimin üzerinde gördüğü bağnaz ve cahil gölgenin kaldırılması anlatılır.