Düşünce Dergisi > Arşiv > Sayı 13 / Sinema |

izleyicinin alımlaması ve kurmaca içerikler: dramalar ve kültürlerarası dialog

Tüketici davranışı, yalnızca küreselleşmenin ekonomik çerçevesini anlamaya yardımcı olacak önemli bir kavram değil aynı zamanda genel olarak kültürel küreselleşmenin anlaşılmasıyla da ilgilidir. Çok uluslu markalar homojen bir tüketim kültürü altında dünyada yaygındır. Dünya çapında tanınan kültürel ürünler yaratmak önemli bir stratejidir.

İletişim, küreselleşmeyle ilgili temel kavramlardan biridir; kültürel küreselleşme genel olarak dünya çapında bilgi, işaret ve sembollerin akışı ile ilgilidir. Bu nedenle küreselleşme sürecinde iletişimin rolünün önemi açıktır. Televizyon da dahil olmak üzere medya, tarihsel olarak küreselleşme süreçleri tarafından oluşturulduğu için ve küreselleşmenin bütün alanlarında önemli rol oynaması sebebiyle ki (Casey, 2008: 138) özellikle halen içinde bulunduğumuz pandemi sürecinde yaşadığımız ve yaşamakta olduğumuz deneyimlere katkısı nedeniyle küreselleşme teorisyenleri için özellikle önemlidir. “Macionis ve Plummer, medyanın küreselleşmesinin üç yönünü birbirinden ayırmaktadır: Araçlar, mülkiyet ve içerik. Araçların küreselleşmesi, uydu, kablo, dijital ve internet gibi yeni teknolojilerin hızla yayılmasında ve televizyon kanallarının ve yayın saatlerinin hızla artmasında belirgindir.” (akt. Casey 2008). Yeni teknolojiler, bilgiyi kitle iletişim araçlarıyla dağıtarak süreci kaçınılmaz biçimde etkilemektedir. Medya ürünlerinin dünya çapında yaygınlaşmaya başlamasıyla küreselleşme ve teknolojik süreç yapıları, Mac Luhan’ın ifade ettiği “küresel köy”ü ortaya çıkarmıştır.

Bu noktada üç kavram; iletişim, küreselleşme ve kültürlerarası iletişim birlikte düşünülmelidir. Kültürel yapı, kültürel yenilik ile kültürel geleneklerin korunması arasında durur. Küreselleşme diğer insanlarla iletişim kurmak için yeni fırsatlar yaratır ancak bu gerçekleştiğinde kültürel gelenekler tehdit edilir. Her ikisi de çeşitliliğin değerini yaratan ama aynı zamanda çeşitliliğin kaynağını tehdit eden “açıklık” ve “kapalılık” olmak üzere iki kavramı ortaya çıkartır. Bu ikilem, Robertson’ın “glokalleşme” (küyerelleşme) olarak adlandırdığı küresel ve yerel kültürler arasındaki ilişkide belirgindir (aktaran Baraldi, 2006: 54). Küyerelleşmenin kültürlerarası bir anlamı vardır ve iletişim, küyerelleşmenin ortaya çıkmasını sağlar. “Küyerelleşme, farklı yapılandırılmış toplumlarda sosyalleşen katılımcıları içeren sistematik bir kültürlerarası iletişimin sonucudur.” (Baraldi, 2006: 54).

Küyerelleşme denen kavram, küreselleşmemiş bir durumdan toplumsal bir evrimden türemiştir. Toplumlar arasındaki çatışma olarak küyerelleşme, kültürlerarası bir anlama sahiptir ve iletişim yoluyla işlenir (Bennett, 1998). Küyerelleşme, diğer kültürlere ve yerel kültüre ait kalıplar için bilinçli bir sentez oluşturma girişimidir (Berger, 2003: 20). Diğer bir deyişle kültürlerarası iletişim, insan varoluşunun değerlerini yansıtan ortak bir kültür yaratır. Küyerelleşme, farklı şekilde yapılandırılmış toplumların belirli kültürel biçimleri arasındaki iletişimsel yüzleşmeyle üretilir (Baraldi, 2006).

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin Sinema sayısında...

 

İlgili Yazılar
Sayı 6 / Göç
dijital çağda göçmen olmak

Haziran 2017