Sekülerleşmenin (dünyevileşme) ve pozitivist dünya görüşünün etkisiyle dini değerler zayıflamıştır ancak insanın varoluşa dair sorularına çözüm bulacak bir inanç sistemine olan ihtiyacı bitmemiştir. Carl G. Jung, Tanrı ile rabıtası bulunmayan bir bireyin, dünyanın ahlaki ve fiziksel kışkırtmalarına şahsi çabalarıyla direnemeyeceğini; bu direnci ortaya koyabilmesi için içsel ve fizik ötesi bir deneyime, yani bir inanca ihtiyacı olduğunu ifade eder (Jung, 1999, s. 60). Yaşamın anlamı, boşluk ve hiçlik hissi, hayatın geçiciliği, ölüm korkusu gibi varoluşsal sorunlar aşkın değerlere olan inançla aşılabilmektedir.
Değersizleşme ve anlam yitimi gibi inançsızlık eksenli sorunların üstüne bir de yalnızlaşma ve bireyselleşme gibi dijital çağın problemleri eklenince ruh sağlığını korumak neredeyse imkansız hale gelmektedir. İnsan ruhuna yönelik bu çift yönlü meydan okumanın üstesinden gelmek için insanlar artık modern psikolojiden daha farklı tinsel, manevi ve spiritüel yollara yönelmektedir. Çağın temel problemleri olan tatminsizlik, doyumsuzluk, bunalım, depresyon, anlamsızlık, değersizlik gibi hisler maneviyat kökenlidir. Bu nedenle sadece modern psikolojik yöntemlere başvurmak ve manevi ihtiyaçları göz ardı etmek sorunları çözmeye yetmeyecektir. Manevi danışmanlık da bu çerçevede psikoloji ile dini sentezleyen bir yaklaşım olarak karşımıza çıkmaktadır.
Maneviyat, “maddi olmayan, manevi şeyler” ve “yürek, moral gücü, sezilebilen, ruhani, tinsel, maddi karşıtı” anlamlarına gelmektedir. Manevi danışmanlık da dinsel inanç, mistik düşünce vb. teolojik içerikli manevi kaynakları, bireyin psiko-sosyal problemlerinin çözümlenmesi süreçlerinde aktif olarak kullanan rehabilitasyon sürecidir (Işıklı & Ercan, 2020, s. 15). Modern dönemde sadece seküler terapistlerden destek alan insanlar, günümüzde dini ve kutsal değerlerle harmanlanmış maneviyat psikolojisini de talep etmektedir.
İnternet üzerinden gerçekleşen çevrim içi manevi danışmanlık, spiritüel danışmanlık, çevrim içi terapi gibi adlar altında hizmet veren sitelerin sayısında son birkaç yılda özellikle pandeminin etkisiyle büyük bir artış yaşanmıştır. Kolay erişim, maliyet düşüklüğü gibi birçok avantajı olmasına rağmen çevrim içi manevi danışmanlığın yüz yüze terapiler kadar etkili olup olmadığı ve bu danışmanların yeterli eğitimi olup olmadığı tartışma konusu olmaktadır. Burada en önemli soru şudur: Manevi danışmanlık psikoloji eğitimi almış din adamları tarafından mı yoksa maneviyat ve din konusunda yetkinliğe sahip psikologlar tarafından mı verilmeli?
Bu çalışmada maneviyat ve spiritüalite arasındaki ayrım, dinî ve din dışı spiritüel akımlar ile manevi danışmanlığın tarihsel gelişimi ele alınmış ve daha sonra İslam geleneğinde manevi danışmanlığın izleri sürülmeye çalışılmıştır. Ardından Kindi’nin psikoloji sınıflandırmasının maneviyat psikolojisi ve varoluşsal psikoterapi üzerindeki etkilerine değinilmiştir. Bu çalışmanın amacı, artık toplumsal bir ihtiyaç haline gelen manevi danışmanlığın nasıl ve kimler tarafından yapılması gerektiği, meslek standartları ve etik ilkelerin oluşturulması ve kurumsal bir yapıya kavuşturulması gerekliliğine dikkat çekmektir.
Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin "Din" sayısında...