Günümüzde teknolojik, sosyal ve ekonomik alanlarda ortaya çıkan hızlı değişmeler beraberinde birçok sorunu da getirmektedir. Varlığını iyice hissettirmeye başlayan çeşitli sorunlar karşısında, dikkatler ister istemez ahlâk ve hukuk alanına yöneltilmektedir. Günümüzde hukukun yetersizliğinden, adalet sisteminin çökmesinden ve ahlâkî yozlaşmanın had safhaya varmasından sıkça söz edilmektedir.
Çağımızda olaylar ve sorunlar çok hızlı bir şekilde ortaya çıktığı için, insanlık bunlara hazırlıksız yakalanmaktadır. Yoksulluk, savaşlar, aile içi şiddet, cinsel suçlar, kitle halinde göçler vb. çekilmez boyutlara ulaşmaktadır. Bu gibi sorunları sadece hukukî tedbirlerle çözmek de mümkün değildir. Bunlara ahlâkî çerçevede de çözüm üretmek gerekir. Baskı, şiddet, dışlanmalar, etnik, dinsel ve cinsel ayrımcılıklar gibi toplumsal hayat alanını etkileyen meseleleri çözüme kavuşturmak için ahlâka bugünkünden çok daha fazla bir alan ayırmak zorundayız.
Ülkemizde çoğu zaman toplumsal düzeni sağlamak için kanunlar çıkarılmakta ve anayasa değiştirilmektedir. Genel olarak hukuk üzerinde çok, fakat ahlâk üzerinde az durulmaktadır. Oysa hukuk kuralları, uyuşmazlıkları ahlâk ve adalet esasına uygun olarak çözerse kendinden beklenilen faydayı yerine getirmiş olur. Bu çalışmada hukuk ve ahlâk kavramları yeniden gözden geçirilecek ve toplumsal düzeni sağlamada ahlâkın gücü gözler önüne serilmeye çalışılacaktır.
(...)