Şehir, tıpkı kalp gibi, insanların toplanıp dağıldıkları merkezlerdir.
Kalp nasıl bedenin kan akışı ve dolaşımının merkezi olma hüviyetini
taşıyorsa, şehirler de aynı şekilde bir milletin, ahlaki, ilmi, sanatsal, kültürel,
ticari ve hukuki akışı ve dolaşımının, gelişimininin, değişim ve
dönüşümünün en önce ve en yüksek düzeyde vuku bulduğu tarihsel mekanlardır.
Kalp gibi şehirler de değişir ve dönüşür. Kalp gibi şehirler de
akar. Kalbin ritim sağlığı veya bozukluğu, aynı zamanda bedenin sıhhat
durumuna işaret eder; tıpkı şehrin akış düzeni ve ritiminin toplumun
ruh ve akıl sağlığına işaret etmesi gibi. Düşünce, sanat, maneviyat ve ahlak
niteliÄŸini haiz kalp sadece insana mahsustur. Kendi kalp ritimlerine
uygun şehirleri yapan insandır. Şehirleri insan kendi insanlık vasfına
göre yapar. İnsan şehirleri, kendi insanlığı ve özgürlüğü için inşa eder.
Şehirler, insanların mukîm oldukları merkezlerdir. Dolayısıyla, belirli
bir insan ve insanlık tasavvuruna göre inşa edilmeleri gerekir. Zira insanın
zaman, mekân ve nesnelerle olan ilişkisi, gerçeklik algısı, etik ve
estetik kabulleri nihayet belirli bir hakikat tasavvurunun gereÄŸi olarak
belirlenir ve biçimlenir. Aksi takdirde, ritim bozuklukları tezahür eder
ve giderek şehirler barbarlığın, tecavüzkârlığın, şiddet ve şehvet insiyaklarıyla
hareket eden gayri insaniliğin merkezlerine dönüşebilirler.
Â
Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin Kent sayısında...