Şehir dediğimiz; insanlar, caddeler, binalar, sokak lambaları, hastane,
okul vs.’den ibaret olmayıp bütün bunların ilerisine geçen ve bunlardan
fazlasını ifade eden bir yer, bir mekân, bir muhittir. Şehir, adeta
ruhu olan bir varlıktır. Bu ruh ise şehir halkının kendisi ile birlikte ona
ait inançların, gelenek ve göreneğin mecmuudur.
Şehrin, kendine mahsus bir kültürü vardır. Çünkü şehir, bir mekânda
yoğunlaşmış yapı ve insan kalabalığı değil, ortak inanç, kanaat ve
tavırların temsil ettiği bir beraberliktir. Bu beraberlikten oluşan şehre
has ayrı bir kültür ve değer hükümleri ile meydana gelen sosyal ilişkiler
ağı, şehirlerin göze pek görünmese de hissedilen yanını oluşturur.
Â
Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin Kent sayısında...