Düşünce Dergisi > Arşiv > sayı 18 / Manipülasyon |

prof. dr. hikmet kırık ile röportaj "medya-siyaset-manipülasyon"

Söylemde rasyonellik sınırını tespit etmek kolay değil. Bu doğru. Bununla birlikte, etiketlemeye ve sembolik anlatıma yer verme düzeyi ile muhakemeye (argument) dayalı olma, genel anlamda rasyonelliğe uzaklık ve yakınlık ölçü olarak konabilir.

Medya-siyaset-manipülasyon üçlemesi, eğer akademik bir üslupla ele alınacaksa şüphesiz çetrefil bir konu. Siyaset alanında medyanın manipülatif kullanımı özellikle 21. yüzyılın göze çarpan olgularından. Bu çok yönlü ilişkiler ağının hem siyaset hem medya ayağında göz önünde bulundurulması gereken farklı bakış açılarının olduğu aşikâr. Hâl böyle olunca teoriler, kavramlar ve isimlerin çokluğu kaçınılmaz oluyor. Mesela dilin işleviyle bağlantılı olarak ikna edici iletişim başlı başına bir çalışma sahası. Kamusal alan, söylem ve rasyonalite, manipülasyonu konu edinen eserlerin belli başlı odak noktalarından biri. Özellikle 20. yüzyılın sonlarına doğru iletişim ve medya çalışmalarında “rıza üretimi” konusu medya-iktidar-toplumsal ikna anlamında kayda değer tartışmalardan. Hakikat ötesi, yalan haber, dezenformasyon ve dijital çağın baş döndürücü gelişim seyrinde yapay zekâ ve siyaset psikolojisi, seçmen tercihi ve siyasi söylemde irrasyonellik tartışması yine göz önünde bulundurulması gereken önemli konulardan. Böylesine çok yönlü ve çetrefil bir konunun özellikle altı çizilen alanlar çerçevesinde ve genel olarak iletişim çalışma ları, dil, siyaset ve felsefe kapsamında irdelenmesi disiplinler arası bir bakış açısıyla hatırı sayılır bir müktesebatı elzem kılıyor. Biz de Düşünce Dergisi olarak manipülasyon konusunu, meselenin hem iletişim hem de siyaset ayağında yetkin bir isim olan, İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden Prof. Dr. Hikmet Kırık ile konuştuk.

Dilin kullanım amaçları arasında ikna işlevi önemli bir yer tutar. İkna edici iletişim ise her zaman rasyonel ikna çerçevesinde gerçekleşmez. Mesaj kaynağı, muhatabını arzu ettiği şekilde yönlendirmek için safsata, retorik tuzak, eristik diyalektik ve bazı aldatma teknikleri kullanabilmektedir. Bu yönüyle muhatabın manipülasyonu, epistemolojik anlamda bireyin bilgiyle olan ilişkisini de olumsuz etkiliyor gibi duruyor. Bu açıdan bakıldığında, kitle iletişim araçlarıyla yapılan kitlesel manipülasyonun topluma yansımaları hakkında neler söylersiniz?

İletişim en basit haliyle, kaynak-mesaj-kanal-alıcı ve geri besleme ögelerinden ve ikincil unsurlar olarak kodlama, kod-açma, algı ve değerlendirme aşamalarından oluşan karmaşık bir süreç. Süreç, kaynağın alıcıya aktarmak istediği malumatı (information) ikili karşıtlık temelinde malumat parçacıklarından (information bits) kodladığı mesaja dönüştürerek alıcıya göndermesiyle başlar. Alıcının kod-açma, algılama ve geri besleme süreciyle de tamamlanır. Mesaj içeriği, en ham halinden işlenmiş olana doğru veri-malumat-bilgi (data-information-knowledge) şeklinde sınıflandırılabilir. Dolayısıyla iletişimi bir “bilgilendirme” olarak değil de anlama, anlaşılma amacıyla gerçekleşen bir faaliyet olarak tanımlamayı daha uygun buluyorum.

İletişimde güdüleme (manipülasyon) meselesi esas itibarıyla kaynağın, yukarıda ifade edilen iletişim sürecinin farklı aşamalarında alıcının algı ve değerlendirmelerine müdahale ederek geri beslemenin istediği yönde gerçekleşmesini sağlamaktır. Bunun şüphesiz çok farklı nedenleri olmakla beraber bu soruda kastedilen siyasi güdülemenin kitle demokrasilerinde de otoriteryen rejimlerde de çokça başvurulan yöntem olduğunu biliyoruz.

Röportajın devamı Düşünce Dergisi'nin "manipülasyon" sayısında...