Günümüz dünyasında, kapitalizmin yıkıcılığı karşısında, alternatif araçlar ve sistemler arayanlar, piyasa olgusundan tamamen kopulamayacağı gerçeği ile karşı karşıya kalmışlardır. Ancak, bu durum, farklı yolların araştırılmasına engel olmamıştır. Bu arayışın bir sonucu olarak, 1970’li yıllardan itibaren, İslam İktisadı yaklaşımlarına sıkça rastlanır olmuştur. Piyasanın temel olgularına nasıl bir alternatif sunulabileceği, hangi noktalarda benzerlik ve karşıtlık gösterdikleri, belki bütün bir sistem olarak değil; ama bir Müslüman olarak yırtıcı kapitalizme ve piyasa olgusuna iktisadi yönden nasıl yaklaşılabileceği sorularını, konunun uzmanı Zeyneb Hafsa Orhan’a sorduk.
Hocam, “piyasa” denilince bir İslam İktisatçısı olarak aklınıza ne geliyor?
Bizim alanda piyasa denilince İslamȋ finans, bankacılık ya da katılım bankacılığı anlaşılıyor. Türkiye özelinde baktığımızda ise piyasa denilince benim aklıma, katılım bankacılığı geliyor. Bununla beraber hem onun teorik arka planı hem de bugün mevcuttaki işleyiş yapısı, çalışma düzeni, zihniyeti aklıma geliyor açıkçası.
Sizin giriş düzeyinde bir kitabınız var. Klasik açıdan baktığımızda sizin de bildiğiniz üzere arz ve talebin birleştiği noktada fiyat piyasada oluşur. Sizce, İslam ekonomisindeki piyasa ile klasik anlamda anlaşılan piyasa arasında bir fark var mı? Başka bir deyişle, İslam ekonomisinin bakış açısının değiştiği bir nokta var mı?
Evet, giriş düzeyinde bir kitabım var. Anladım. Genel olarak bu alanda yazanlara göre piyasanın bu anlamda konvansiyonelden farklılaşan bir şeyi yok. Ürünlerin ya da hizmetin fiyatları yine temelde arz ve talebe göre belirleniyor. Bunun dışında belki farklılaşan şu noktaları olabilir: O piyasada oluşan fiyatı nelerin etkilediği hususunda İslam iktisadının bazı kendine has düzenlemeleri olabilir. Örnek vermek gerekirse karaborsa ile fiyat yükselmesi gibi bir durumu, İslam iktisadının uygun görmemesi. Hadislerle meselȃ ihtikȃr, yani karaborsa dediğimiz şeyin yasaklanmasından bahsedilebilir. İşte, piyasanın fiyatını etkileyebilecek her türlü ahlȃkȋ şey noktasında farklılaşma olabilir. Bunlar yasaklanmalı ki piyasanın o kendi kendine ya da devletin yönlendirmesi ile oluşan o genel gidişatı bozmasın. Temel olarak sanırım bu diyebilirim bir farklılaşma olarak söylenebilecekse. Bunun dışında ilave edebileceğim çok da bir husus yok.
Birinci soruyu açmak adına, piyasa dediğimizde “sizin” zihninizde sadece bankacılık mı canlanıyor yoksa teorik üst bakıştaki piyasa mı canlanıyor?
Piyasa derken genelde hep içeride ikili bir yapı oluyor, devlet ve piyasa. Ben de o devletin dışındaki yapıyı; yani son 200-300 senedir anlaşılan bu genel yapıyı aslında anlıyorum. O piyasa sistemini anlıyorum. İslam iktisadında, bir fiyatı etkileyen şeylerde farklılaşma oluyor. Aynı zamanda ürünlere ve hizmete bakışta farklılık olabilir. İslam iktisadında ekonomiye, devletin müdahalesine daha açık gözüyle bakılıyor. Bugün dünyada, devlet artı piyasanın olduğu karma ekonomik sistem var. Tabii bunun dereceleri de farklılaşıyor ama İslam iktisadında o karma yapıya, Amerikan sistemi ile karşılaştırıldığında hatta devletin müdahalesinin bir nebze daha fazla olduğu bir yapıya atıfta bulunabiliyoruz. İslam iktisadının genelde böyle bir yapıya daha uygun olduğu söyleniyor. Çünkü, en basitinden örnek veriyorum; üretim veya üretimde kullanılacak malların maliyeti, İslam iktisadı açısından önemlidir. Meselȃ doğrudan İslam iktisadına göre üretim yapılmak istense en basitinden alkole İslam iktisadında bir ürün gözüyle bakılmadığını göz önünde bulundurmamız gerekir. Hâlbuki normal piyasada alkol bir üründür.
Röportajın devamı Düşünce Dergisi'nin "Piyasa" sayısında...