Finansal küreselleşmenin son dalgası gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere akan uluslararası sermaye akımları ile 1980’lerin ortasında başladı. Sermaye hareketliliğinin önündeki engellerin kaldırması için gelişmekte olan ülkelerin, finansal sistemlerini serbestleştirmeleri adına teşvik edilmesiyle 2. Dünya Savaşı’ndan 1973 Petrol Krizi’ne kadar nispeten istikrarlı olan dönemin aksine özellikle 80’lerin sonu ve 90’lar, para krizleriyle geçti. Latin Amerika, Güneydoğu Asya, Rusya ve Türkiye bu krizlerin başlıca merkezleriydi. 2008 yılında ise ABD konut piyasasında başlayan kriz, finansal piyasalar üzerinden bütün dünyaya yayıldı. Henüz bu küresel krizin etkinlerini tamamen atlatamadan COVID-19 pandemisi ile birlikte sonuçlarını hâlâ kestiremediğimiz bir borç krizi daha ortaya çıktı.
Bazı ekonomik kriz çeşitleri günümüz dünyasına has özellikler taşısa da sadece modern dünyaya ait olaylar değillerdir. Finansal krizler yüzlerce yıl geriye götürülebilir. Hollanda’da bir lale tüccarının bir demet laleye, ortalama bir ailenin yıllık gelirinin yaklaşık 20 katını ödediği Lale Çılgınlığı, 1637’de; Fransa maliyesinin uzun bir süre toparlanamamasına, finansal sisteminin çöküşüne neden olan ve Fransız Devrimi’nin başlangıcı olarak kabul edilen Mississippi Balonu, 1720’de yaşanmıştı. Ekonomik krizlerin çeşitleri, nedenleri, etkileri ve devletlerin, bu krizlerin üstesinden gelmek için ürettiği iktisat politikaları üzerine devasa bir iktisat literatürü vardır. Yaşanan bu krizler içerisinde finansal krizler, her zaman en tartışmalı konu olmuştur. Bu nedenle, bu makalede finansal krizlerin çeşitlerine, ana nedenlerine ve belirgin kriz davranışlarına açıklık getirilecektir.
Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin "Piyasa" sayısında...