Düşünce Dergisi > Arşiv > Sayı 14 / Piyasa |

batı’da yükseköğretim piyasasının tarihî kökenleri

Üniversitelerin Avrupa’da görünmeye başlamasını gerekçelendiren pek çok düşünce olsa da herhangi bir şüpheye yer verilmeden meselenin ekonomik bağları üzerinde durulması gerekir. Çünkü Avrupa’daki ekonomik gerileme sona ererken üniversite kurumunun, şehir ve devlet bürokrasisi ile birlikte dikkat çekici bir şekilde ortaya çıkması üniversitenin salt tarihi olaylarla anlaşılmaya çalışılmasına engel olacak niteliktedir.

Batı’yı Anlamak

Son birkaç yüzyıldır bir bütünü anlamanın yolu olarak parçalarından yola çıkmanın iyi bir yöntem olduğu düşünülmektedir. Belki anlamak için parçaların ilintili kısımlarını birbiriyle bağlamaya çalışmak da bahsi edilen yönteme dahil edilebilir. Bu yöntemle bir yandan mühim ayrıntıların gözden kaçması önlenirken diğer yandan o ayrıntıların birbirleriyle olan bağlarının kurulabildiği kabul edilmektedir. Böylelikle bir konunun, bir vakıanın, bir meselenin ya da bir mefhumun üzerindeki anlayışın çeşitlendirilebileceği, derinleştirilebileceği ve farklılaştırılabileceği kanısına erişilmektedir. Çünkü Berger’den bilindiği üzere perspektiften kaynaklı farklı bakışlar mevcut olup farklı anlayışların bulunması son derece normal bir düzene karşılık gelmektedir. Önemli olan biraz da bu farklı görüş ve değerlendirmeleri çoğaltmak ve süreklilik kazandırmaktır. Böylelikle Batı araştırmalarında çeşitlilik sağlandığı gibi bir mukayese ve tartışma zemininin oluşması da sağlanabilir.

Belki son iki yüzyıldır Batı’nın yaptıklarının anlaşılmasında ve ürettiği fikirlerin izahında geliştirilecek yeni bir bakış açısı, köklü bir yöntem değişikliğine yol açabilir. Bunun için önceden birbiriyle alakalı görülmeyen meseleleri ilişkilendirmek, bunu yaparken benzerlik ve farklılıkları kullanarak geçmişe doğru yol almak, yeni anlayışın inşası için basit bir teklif olarak sunulabilir. Dolayısıyla çoklu bakışın getirdiği perspektif değişikliği, farklı katmanların zorunlu hale getirdiği zamanda hareketlilik, coğrafi düzendeki çeşitlilik ve kökene yapılacak atıflar, Batı ile ilgili yeni bir anlama yolunu açabilir. Sonrasında ise bir araştırma metodu, mukayeseye ilişkin kurallar ve kaynakların üzerinden inşa edilmiş yeni bir literatür ile tefekkür dünyası oluşturulabilir.

 

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin "Piyasa" sayısında...