Türk Sineması’nda 1950’lerden itibaren yaşanılan geçiş dönemiyle birlikte sinemamız teatral özelliklerden kurtulmuş ve sinemacılar dönemi olarak adlandırılan dönem başlamıştır. Bu dönemde film çeken yönetmenler, çektikleri filmlerle belli bir sinema dili oluşturmaya çalışmıştır. Bu dönemde film dilinin dışında Türkiye’de sinema sanayisi de oluşmaya başlamıştır. Anadolu’da ard arda sinema salonları açılmış, çekilen film sayısı artmıştır. Sinemamızın gelişmesiyle birlikte Türkiye’de sinema üzerine fikir tartışmaları da yapılmaya başlanmıştır. Film çeken yönetmenlerin dışında toplumda aydın olarak nitelendirilen insanların da katıldığı tartışmalarda sinemamızın gelişimi ve nasıl olması gerektiği gibi konular üzerine tartışmalar yapılmış, sinema ülkemizde üzerinde düşünülür bir mesele haline gelmiştir. Her kesimin sinemamızın kurtuluşu için farklı reçeteler sunduğu bir ortamda yönetmen Halit Refiğ ve arkadaşları tarafından ulusallık düşüncesi ön plana çıkarılmıştır. Refiğ’e göre sinemamız, bu topraklardan ilham almalı, Türk ve İslam gelenekleri sinemamızda yer almalıdır.
*Bu makale, Current Debates in Public Relations Cultural & Media Studies (2017) isimli kitapta Atacan Şimşek tarafından kaleme alınan “Halıt Refiğ’in Ulusal Sinema Düşüncesinin Derviş Zaim Sinemasındaki Yansıması” isimli bölümden üretilmiştir.