Toplumsal yaşamı her yönden hükümranlığı altına almış yüksek teknolojinin biçimlendirdiği günümüzde, iktidar yapıları da bu teknolojilere ait alt yapıya dayalı olarak dizayn edilmektedir. Temelinde yönlendirilmiş bir karakteristik taşıyan enformasyon/bilişim teknolojileri, perde arkasında tüm insanlığın denetimine yönelik bir amaç taşımaktadırlar.
Bu bakımdan, doğal bir gelişim seyri izlediği kabul edilen birçok teknolojik ve ekonomik gelişmenin, aslında panoptik bir işleyiş paralelinde kişisel yaşamın tüm işlevlerini gözetim altında tutma ya da insanlığı reşit olmayan bireylere dönüştürme hedefi içinde olduğu görülmektedir. Bir nimet olmanın yanında bir tehlike olarak da beliren bu teknolojiler; küresel anlamda, egemen kesimler ile iktidarların insanlığı tarihte görülmemiş biçimde kontrol altına almasını sağlayan gizli silahlar olarak kabul edilmektedir. Bunların başında da; sosyal medya bağlantısı, e-posta mesajlarını okuma, fotoğraf çekme ve kamerayla görüntü alma, ses kaydı, müzik sistemleri, televizyon ve radyo, gazete/dergi ve kitap okuma, oyunlar ve her tür eğlence, e-ajanda üzerinden günü ve çalışma hayatını planlama, navigasyon ve uydu üzerinden tüm dünyayı haritalama, telefon bağlantısıyla sesli ve görüntülü görüşme, saat ve kronometre, alarm, hesap makinesi, vb. gibi sayısız fonksiyonellikleriyle hayatımızın içine sızan ve koskoca bir dünyayı tek bir cihaz içinde bir araya getiren çok işlevli ‘tümleşik sistemler’ gelmektedir. Bu sistem sayesinde, evden çıkmaya gerek kalmamış ve gündelik yaşamın idamesi için gerekli tüm işlemler tek bir araç ile birkaç tuşa basarak evden yapılabilir hale gelmiştir. Bireyler oturdukları yerden faturalarını ödeme ve pasaport başvurusu yapma, internet aracılığıyla sanal âlemde dünyayı dolaşabilme ve büyük küresel mağazalardan alışveriş etme, sanal topluluklar içinde sayısız grupla iletişime geçerek sosyalleşme, vb. gibi sayısız imkânlara kavuşmuşlardır. Gündelik ve zorunlu gereksinimleri birkaç tuşa basarak internet üzerinden karşılayabilme imkânı, tüm ülkelerin küresel bir salgının pençesinde vatandaşlarını izole etmeye uğraştığı şu günlerde kısmen fiiliyata geçtiği üzere, ev merkezli bir dünyanın kapılarını da aralamaktadır. İnsanları -panoptik bir işleyiş doğrultusunda- kapalı ve belli bir mekân içine kendi rızalarıyla hapsederek rahatça gözetim altında tutma hedefi, iktidarların tüm zamanlardaki başlıca hayallerinden biri olmuştur. Bu anlamda enformasyon teknolojileri, basit bir kavramsallaştırmayı ifade etmekten öte, söz konusu gelişmeler doğrultusunda bir ‘ideoloji’ haline de dönüşmektedirler.