Hukukun kaynağı nedir? Hukuk tabiî bir şeydir de keşif mi edilecektir? Kaynağı tabiatı aşkındır da ilhamla mı ortaya konacaktır? Yahut hukuk inşaa mı edilecektir? Bu soruya çeşitli zamanlarda, çeşitli mekânlarda farklı cihetlerden kabul edilebilir, derinlikli cevaplar verilebilir. Hangi cevap verilirse verilsin, mühim olan cevap değil bu sorunun bizatihi kendisidir.
Verilecek cevapları önemsiz kılan, cevapların değersizliği değildir. Cevapların hepsinin haklı olduğu yanların bulunması; tek tek cevaplar
yerine, cevaplara kaynaklık eden soruyu önemli kılmaktadır. Bu durum da hukukun tek katmanlı olmaması dolayısıyla ortaya çıkmaktadır. Yani hukukun, tatbik edildiği katmanı aşkın (müteal/transandental) bir yanı bulunabilir; ancak tatbik edildiği katmanda hukuk, müşahhas, uygulanabilir kural haline gelmiş hukuktur. Uygulandığı katmanda, aşkın yönüne ilişkin muğlaklıkları ihtiva etmez. İşte bu durumu katmanlılık olarak ifade ediyoruz.
Şiddet de hukukun temel kavramlarından birisi olarak bu çok katmanlılıktan nasibini almıştır. Yani hukukun farklı katmanlarında, farklı biçimlerde karşımıza çıkacak bir şiddet kavramından bahsetmek mümkün olacaktır.
Şiddet, ilk olarak egemenliğin ortaya çıkışında mevzûubahis olur. Egemen kimdir? Hukuku ortaya koyan ve koyduğu hukukun hükmünü icra edebilendir. Burada, egemenliğin tanımlanması, bir fonksiyonu icra edebilmesi üzerinden yapıldığından, bu fonksiyonu icra edebilecek birden fazla adayın olması durumunda problem nasıl aşılacaktır? İşte şiddet ilk olarak burada karşımıza çıkar, yeter seviyede şiddet uygulayarak diğer egemen adaylarını etkisiz hale getiren, egemen olacaktır.
Şiddet, ikinci olarak da egemenlik krizi çözüldükten sonra, yani hukuk sistemi kurulduktan sonra mevzûubahis olacaktır. Egemen, dağınık olması durumunda düzensizlik potansiyeli ihtiva edebilecek şiddet kullanılabilirliğini, kendi tekelinde toplar ve ferdin elinden şiddet uygulama yetkisini alır1. Bu yasağın gereğini icra edebilmek için kendi elinde de bir şiddet bulundurmak zorundadır2.
Şiddetin bu iki katmandaki tezahürünü ifade edebilmek için Batı dillerindeki iki ifadesine değinmekte fayda bulunmaktadır: gewalt(Alm.) ve violence(İng.)3. İşte, egemenliğin tezahüründe söz konusu olan, hukuku aşkın kurucu şiddet, gewalt olarak ifade edilebilir. Bunun yanında, kurulu hukuk sisteminin yasakladığı, hukuk içerisinde kalan şiddet ise violence ile karşılanabilir.
1 Bu durumu “monopoly on violence” (şiddet tekeli) olarak ifadesi için bkz. Max Weber, Politics As A Vocation, New York, 1946, s.4.
2 Devletin, kendi şiddetini hukuk; ferdin şiddetini suç olarak tanımlaması hakkındaki görüş için bkz. Mac Stirner, Biricik ve Mülkiyeti, Kaos, İstanbul,2013, s.244.
3 Gewalt ve violence ayrımı hakkında tafsilatlı bilgi için bkz. Jacques Derrida, Yasanın Gücü: Otoritenin Mistik Temeli, içinde: Şiddetin Eleştirisi Üzerine, Metis, İstanbul,
2010, s.43 vd.