Tarih boyunca Japon İmparatorları hep önemli bir siyasi unsur olarak görülmüşlerdir. 1 Bazı dönemlerde imparatorlar, kendi divanlarıyla birlikte ülkeyi meşru hükümranı olarak tek başlarına idare etmişler; ancak çoğu zaman ise ülkenin esas idarecileri tarafından varlıklarını meşrulaştırıcı bir unsur olarak kullanılmışlardır. Zira Şinto’ya göre Japon imparatorunun Güneş Tanrıçası Amaterasu’nun torunu olduğuna inanılmaktaydı ve dolayısıyla imparator hem ülkenin meşru hükümranı hem de meşru iktidarın kaynağı olarak görülmekteydi. Şogunlar, Fujiwara ailesi gibi soylu aileler ve en nihayetinde Meiji Restorasyonu’nun başkahramanları olan Satsuma-Chôshu beyliklerinin devrimci samurayları, imparatorun meşruiyetini kullanarak ülkeyi idare edebilmişlerdi. Bu makalede Japon İmparatoru’nun Tokugawa Şogunluğu’nun son dönemi ve Meiji Restorasyonu sonrasında sıradan insanlar ve siyasi aktörlerin imajı incelenecek ve nihayetinde Meiji elitlerinin asırlardır yerel aidiyetlere sahip olan Japonları birleştirecek ve bir ulus inşa edecek şekilde bu imajı nasıl kullandığı ele alınacaktır.
1 Hatta Japon tarihini imparatorluk sistemiyle eş değer gören müelliflere rastlanmaktadır. Tessa Morris-Suzuki, “The Invention and Reinvention of “Japanese Culture”,” The Journal of Asian Studies 54, no. 3 (1995): p. 774, doi:10.2307/2059450.