Düşünce Dergisi > Kitap |

kitap değerlendirmesi: körfez bölgesinin politik ekonomisi ve emek piyasası

iktisat yayınları, istanbul 2022

Körfez Bölgesinin Politik Ekonomisi ve Emek Piyasası kitabı, Körfez bölgesinin sosyo-ekonomik yapısını ve emek piyasasını derinlemesine inceleyerek, bölge ülkelerinin ekonomik dönüşüm süreçlerine dair kapsamlı bir analiz sunmaktadır. Bu derleme kitapta, her bir Körfez ülkesinin özgün ekonomik ve toplumsal dinamikleri ele alınarak emek piyasasında yaşanan dönüşümler ve karşılaşılan zorluklar tartışılmıştır. Ayrıca kitap, bu ülkelerin petrol sonrası döneme dair hedeflerini ve bu hedeflere ulaşmak için uyguladıkları ekonomik reformları derinlemesine tartışmaktadır. Bu kitabı önemli kılan özelliklerden biri, kitapta sadece petrol zengini altı Körfez ülkesine odaklanılmadan bölgede ekonomik zorluklar yaşayan Irak, İran ve Yemen gibi ülkeleri de kapsayarak tematik bir inceleme yapılmış olmasıdır. Böylece, Körfez bölgesindeki tüm ülkelerin sosyal dokusundaki değişimler, emek piyasalarındaki eşitsizlikler ve kalkınma stratejilerinin gelecekteki etkileri üzerine önemli bir analiz sunulmuştur. Kitap toplamda her biri farklı ülkeleri (Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Irak, İran, Katar, Kuveyt, Suudi Arabistan, Umman ve Yemen) inceleyen dokuz bölümden oluşmaktadır.

Körfez Bölgesinin Politik Ekonomisi ve Emek Piyasasıİlk bölümde, Bahreyn’in emek piyasasındaki yapısal sorunlar ve toplumsal çatışmalar ele alınmıştır. Özellikle Bahreyn’deki mezhepçilik ve milliyetçilik dinamiklerinin, emek piyasasında önemli bir yer tuttuğu belirtilmiştir. Şii çoğunluğunun, Sünni yöneticiler tarafından yönetilmesi, kimlik temelli ayrımcılığın derinleşmesine neden olduğuna dikkat çekilmiştir. Bu ayrımın, emek piyasasında da kendini göstermesi bölümün önemli argümanlarından biridir, çünkü iş gücünün büyük bir kısmı yabancı mavi yakalı işçilerden oluşmakta ve bu durum toplumsal eşitsizlikleri körüklemektedir. Bir diğer önemli husus ise kafala sistemi ve milliyetçilik gibi unsurların, iş gücü dinamiklerini şekillendiren temel faktörler arasında yer almasıdır. Daha öz bir ifadeyle bu bölüm, Bahreynlileşme sürecinin, devletin ekonomik ve siyasal önceliklerinin bir yansıması olduğunu savunarak, petrol üretiminin emek piyasasında yalnızca bir yansıma oluşturduğuna ve esas belirleyici faktörlerin siyasal yapı ve toplumsal dinamikler olduğuna dikkat çekmiştir.

İkinci bölümde ise Körfez bölgesinin en gelişmiş ve en zengin ülkelerinden biri olan ve ekonomisini hızlı bir şekilde çeşitlendiren Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) incelenmiştir. Bu bölümde, BAE’de yaşanmakta olan dönüşüm ile Muhammed bin Zayed’in liderlik anlayışı ve politik anlayışı arasında bir ilişki kurularak hâlihazırda yapısal problemlere sahip olan emek piyasasının daha da sorunlu hale geldiği iddia edilmiştir. BAE, yerli nüfusun özel sektörde daha fazla yer almasını sağlamak amacıyla “Emirlikleşme” politikalarını hayata geçirmiştir. Ancak, yerli iş gücünün düşük ücretli işlere girmekte isteksiz olduğu ve teknik açıdan yetersiz olduğu belirtilmiştir. Yabancı işçilerin düşük ücretli işlerde yoğunlaşması, sosyal uyumsuzlukları artırmış ve çalışma koşullarına ilişkin sorunların ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bu bölümde, BAE’nin yerli istihdamı artırmaya ve göçmen işçilerin yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelik stratejiler geliştirmiş olmasına rağmen, gelecekteki kalkınma sürecinde sosyal uyum ve adaletin sağlanmasının önemli bir zorluk olduğu ifade edilmiştir.

Üçüncü bölümde; Irak’ın, Körfez bölgesinin petrol zengini ülkelerinden biri olmasına rağmen, uzun süredir devam eden iç savaşlar, bölgesel çatışmalar, siyasi istikrarsızlık ve altyapı eksiklikleri nedeniyle büyük ekonomik zorluklarla karşı karşıya kaldığı vurgulanmıştır. Ayrıca, yüksek işsizlik oranları ve genç nüfusun büyük bir kısmının emek piyasasına katılamaması gibi yapısal sorunlar da dikkat çekilen diğer önemli hususlardandır. Bölümde, Irak’ın kötü bir ekonomiyle değil, siyasi yönetim eksiklikleriyle karşı karşıya olduğu ifade edilmiştir. Son olarak Irak’ın, dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip olmasına rağmen, ekonomik buhranın temel sebepleri arasında uzun süren savaşlar nedeniyle artan güvenlik ve askeri harcamalar, bozulan altyapıların yeniden inşası ve kronikleşmiş yolsuzluk ve rüşvet gibi sorunların yer aldığı belirtilmiştir.

Dördüncü bölümde ise zengin doğal kaynak rezervlerine sahip olmasına rağmen, uluslararası ekonomik yaptırımlar nedeniyle ekonomik zorluklar yaşayan İran incelenmiştir. Petrol gelirleri, İran’ın ekonomik yapısının temelini oluştursa da uluslararası yaptırımlar ve siyasi belirsizlikler, ekonomik sorunları derinleştirmiş ve işsizlik oranlarını kronik hale getirmiştir. Hükûmetin, özellikle Direniş Ekonomisi Doktrini gibi stratejileri, bu sorunlara karşı çözüm arayışlarını içermektedir. Ancak bu stratejiler dışa bağımlılığı azaltmaya yönelik olsa da ülkenin ekonomik verimliliğini artırmak ve yerel iş gücünü daha etkin bir şekilde istihdam etmek açısından önemli engellerle karşılaşıldığı belirtilmiştir. Ayrıca, yabancı yatırımcıların İran’ı tercih etmemesi ve ABD gibi uluslararası aktörlerin uyguladığı ekonomik yaptırımların bu sorunların temel sebepleri arasında olduğu ifade edilmiştir.

Beşinci bölümde, kişi başına en yüksek milli gelire sahip olan Katar ele alınmıştır. Katar’ın rantiyer bir ekonomi yapısına sahip olduğu ve bu yapının, aileler ve kabileler üzerinden kurulu ayrıcalıklı bir sınıfın toplumu şekillendirdiği ifade edilmiştir. Bu durumun, Katar’ın emek piyasasına da yansıdığı ve burada, vatandaşlar ile göçmen iş gücü arasında belirgin bir sınıfsal ve ekonomik hiyerarşi bulunduğu vurgulanmıştır. Bölümde, Katar iş kanunu incelenmiş ve özellikle Körfez krizi sonrası ve Covid-19 sürecinde emek piyasasında yaşanan değişimler ile karar vericilerin bu konuda nasıl bir yaklaşım sergilediği ele alınmıştır. Bu incelemelerle, Katar’daki emek piyasasında göçmen işçiler ve yerli nüfus arasındaki dengesizlikler ve bu eşitsizliklerin toplumsal gerilimlere yol açtığı ifade edilmiştir.

Altıncı bölümde, Kuveyt’in ekonomik yapısı ve emek piyasasındaki yapısal sorunlar ele alınmıştır. Bu bölümde, Kuveyt’in zengin ve gelişmiş bir ekonomi olmasına rağmen emek piyasasında yerli nüfus ile yabancı iş gücü arasındaki birtakım farklılıkların olduğu belirtilmiştir. Yerli vatandaşların genellikle kamu sektöründe çalıştığı, özel sektörde ise yabancı iş gücünün yoğun bir şekilde yer aldığı ifade edilmiştir. Bu durumun, ülkedeki sosyal ve ekonomik eşitsizlikleri pekiştiren bir faktör olarak öne çıktığı vurgulanmıştır. Kuveyt’in 2035 vizyonu çerçevesinde ekonomik çeşitliliğin artırılmasının ve özel sektörün güçlendirilmesinin hedeflendiği, ancak yerli iş gücünün özel sektöre katılımını artırmak için çeşitli reformlara ihtiyaç duyulduğu belirtilmiştir. Yerli iş gücünün özel sektördeki düşük ücretli işlerde çalışmaya istekli olmamasının, bu hedefin gerçekleştirilmesinin önündeki en büyük engel olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca, göçmen işçilerin çalışma koşullarının zorluğu ve yaşam standartlarının düşük olduğu, bu durumun önemli bir toplumsal sorun oluşturduğuna dikkat çekilmiştir.

Yedinci bölümde, Suudi Arabistan’ın ekonomik, siyasi ve toplumsal yapısı incelenmiştir. Suudi Arabistan’ın, Körfez bölgesinin en büyük ekonomisine ve en fazla petrol gelirine sahip olmasına rağmen Vizyon 2030 çerçevesinde ekonomik çeşitliliği artırmayı hedeflediği belirtilmiştir. Bu çerçevede, Suudi Arabistan’da enerji sektörünün ekonomide etkisini azaltmaya yönelik politikalar uygulandığı ve turizm, teknoloji ve sanayi gibi yeni sektörleri teşvik etmeye yönelik politikalar geliştirildiği belirtilmiştir. Ayrıca, Suudi Arabistan’ın emek piyasasında yabancı işçilerin büyük bir yer tuttuğu ve özellikle inşaat, sağlık ve hizmet sektörlerinde çalışan yabancı işçilerin ülkenin kalkınmasına önemli katkılar sağladığı vurgulanmıştır. Ancak, bu durumun toplumsal eşitsizlikleri derinleştirdiği, yerli nüfusun ise düşük ücretli işlerde çalışmaya istekli olmadığı ifade edilmiştir. Vizyon 2030 çerçevesinde, yerli iş gücünün özel sektörde daha fazla yer alması için çeşitli reformlar yapılması gerektiği, fakat yerli iş gücünün düşük ücretli sektörlere çekilmesinin ve kültürel engellerin aşılmasının en büyük zorluklar olduğu belirtilmiştir.

Sekizinci bölümde, diğer Körfez ülkelerine göre göreceli olarak daha düşük petrol gelirine sahip olan Umman’ın yaşadığı ekonomik zorluklar ve artan işsizlik oranları ele alınmıştır. Bu bölümde, Umman’ın son yıllarda petrol fiyatlarındaki dalgalanmalara ve ekonomik krizlere karşı ekonomisini çeşitlendirmeye yönelik çabaları tartışılmıştır. Ancak bu çabalar, özellikle emek piyasasında karşılaşılan önemli zorluklar nedeniyle sınırlı bir başarıya ulaşmıştır. Bu bağlamda bu bölümde, Umman hükûmetinin yerli iş gücünü istihdam etmeyi teşvik etmek amacıyla başlattığı “Ummanlılaştırma” politikalarının hızlandırıldığı belirtilmiştir. Yerli iş gücünün, özellikle genç nüfusun, özel sektörde daha fazla yer alması için atılan bu adımların, yerel iş gücünün eğitimsizlik ve düşük maaşlı işlerde çalışmaya isteksizliği gibi engellerle karşılaştığı vurgulanmıştır. Ayrıca bu bölümde, Umman’daki göçmen iş gücünün ülke ekonomisindeki önemli katkıları ve göçmen işçilerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi çabaları da ele alınmıştır. Bu düzenlemelerle birlikte Umman’ın, dış iş gücünü kontrol altına almayı ve yerel iş gücünü önceliklendirmeyi amaçlayan çeşitli politikalar geliştirdiği ifade edilmiştir.

Son bölümde Yemen’in, uzun süredir devam eden iç savaş, ekonomik krizler ve yüksek yoksulluğun etkisiyle büyük bir yapısal çöküş yaşadığı vurgulanmıştır. İç savaşın Yemen’in emek piyasasında büyük dengesizliklere yol açtığı, işsizlik oranlarını yükselttiği ve kamu harcamalarının büyük ölçüde yoksullukla mücadeleye yönlendirildiği ifade edilmiştir. Bölümde, Yemen’in en önemli sorunlarından birinin emek piyasasında artan çocuk işçiliği olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, Yemen’in yaşadığı olumsuz koşulların, bölgesel ve küresel emek piyasasına entegre olma noktasında ciddi zorluklar oluşturduğuna dikkat çekilmiştir. Bu bağlamda, Yemen’in emek piyasasında dönüşüm ve yeniden yapılandırma sürecinin toplumsal istikrarı sağlamak için uzun vadede kritik öneme sahip olduğu ifade edilmiştir. Bölümde ayrıca Yemen’in politik ekonomisinin tarihsel geçmişi ele alınarak iç savaşın yansımaları, bölünmüş devlet yapısı üzerinden tartışılmıştır. İkili merkez bankası ve değişen vergi sistemleri incelendikten sonra, bu süreçlerin emek piyasasına etkileri ve özellikle genç nüfustaki işsizlik oranlarının artışı üzerinde durulmuştur.

Genel olarak bu kitapta, Körfez bölgesindeki emek piyasaları ve sosyo-ekonomik yapılar derinlemesine incelenmiş; her bir ülkenin karşılaştığı yapısal zorluklar, toplumsal eşitsizlikler ve ekonomik reformlar ele alınmıştır. Bölge ülkelerinin petrol bağımlılığından kurtulma ve ekonomik çeşitlenme hedefleri doğrultusunda karşılaştıkları fırsatlar ve zorluklar üzerine önemli değerlendirmeler yapılmıştır. Kitap, Körfez bölgesindeki ekonomik dönüşüm ve emek piyasası üzerinde derinlemesine analiz yapmak isteyen ve Orta Doğu ekonomisine ilgi duyan akademisyenler, araştırmacılar ve lisansüstü öğrencileri için değerli bir kaynak teşkil etmektedir.