Düşünce Dergisi > Arşiv > Sayı 5 / Dil |

sanatın dili

Teknesinin ebrûcuyla konuştuğu gibi yaptığı ebrû da konuşur. Marifet, tekneyle aynı dili konuşarak ne söylediğini anlayabilmektedir.

Ebrû öğrenmek amacıyla ziyaretine gittiğim bir kış günü Hocam Mustafa Düzgüman’a, aklıma takılan “kavanozdaki bir parmak boyaya katılacak su ve öd miktarının ne olması gerektiğini” sordum. Ebrûnun püf noktasının bu olduğuna kanaat getirmiştim ve o püf noktasını öğrenmeye çalışıyordum. “Onu tekne söyler” diye cevap verdi. Eve geldiğimde eşime, “Hoca ne sorsam onu tekne söyler diye cevap veriyor, beni yine başından savdı” şeklinde serzenişte bulunduğumu hatırlıyorum. Teknenin ebrûcuya her şeyi söylediğini, marifetin teknenin dilinden anlamak olduğunu, Hocam Hakk’a yürüdükten yıllar sonra idrak edebildim.

Teknesinin ebrûcuyla konuştuğu gibi yaptığı ebrû da konuşur. Marifet, tekneyle aynı dili konuşarak ne söylediğini anlayabilmektedir.

Bu dil” meselesi aslında sâdece ebrû için değil, hüsn-i hat, tezhip, minyatür, çini, katı’, cilt gibi bütün gelenekli sanatlarımız için müşterek bir sıkıntı günümüzde. Bu sıkıntıya sebep olan da sanıyorum Batı sanatlarını değerlendirirken kullandığımız gözlüğü, Türk-İslâm sanatlarını değerlendirirken değiştirmemekten kaynaklanıyor.

 

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin Dil sayısında...