Günümüzde insan, modern hayatın sunduğu tüm imkânlara rağmen büyük bir maddî ve manevî tatminsizlik içindedir. Para hırsı ve tamahkârlığı nedeniyle tüm ahlâkî ölçüleri çiğneyerek salt kişisel menfaatlerine göre yaşamakta ve her şeyin değerini, sağladığı fayda ile ölçmektedir. Tüketim kültürünün ürettiği sahte ihtiyaçları, asıl değerlerini harcamak suretiyle tatmin etmeye çalışmaktadır. Kendini bu şekilde müsrifçe tüketen insan, yığınların değersiz bir parçası haline gelmekte ve dolayısı ile bunalıma sürüklenmektedir. İnsanı benliğinden kopartan bu sorunun temelinde ise “kasta uygun davranmamak” vardır.
İktisat; Arapça “kasd” mastarından türetilmiştir. Kasd; bir işi bilerek, isteyerek, niyet ederek yapmak ve yolu doğru olmak gibi anlamlar içermektedir. Aynı kökten gelen “iktisat” da, kasta uygun davranmak ve maksada en uygun yolu bulmak manasına gelmektedir. Yani iktisat kelimesinin muhtevasında her işte dengeli olmak, ölçülü davranmak, orta yolu tutmak vardır.
“Kanaat” ise elindekiyle hoşnut olmak, yetinmek ve elindekinden fazlasını istememek demektir. İktisadî ve dengeli yaşamak, israftan sakınmak, var olanı ihtiyaç ölçüsünde kullanmak kısacası; “verileni veriliş amacına uygun olarak kullanmak” anlamlarına gelmektedir. Kanaat daha çok bir düşünce biçimini ifade ederken, iktisat kavramı bu düşüncenin eyleme geçirilmesi ile ilgilidir.
İnsanın verileni tam istifade ile kullanabilmesi içinse sorumluluk sahibi olması ve iradesinin hiçbir tesir altında kalmadan özgürce karar alabilecek kabiliyette olması gerekmektedir. Aksi takdirde doğruyu seçme, ölçülü olma, adaletle bölüştürme ve sabretme gibi ahlâkî değerlerin bir kıymeti olmayacaktır. Özgürlük, kasta uygun eylemin seçilmesi bakımından ahlâkın ön koşuludur.
Ahlâk; sanıldığının aksine pratik birtakım öğütler yığını değil, insanı baştanbaşa kavrayan, kendine bağlayıp yükselten, tüm yaşama anlam ve soyluluk kazandıran bir ülkünün dile gelişidir. Ahlâk, beşerin yaşamını insan olarak anlamlı kılan en temel ihtiyaçtır.
Zenginlik, Eski Yunanca’da “Krema” demektir ve ahlâk felsefesinin kurucularından olan Aristo; mal, mülk ve servet edinme gibi zenginleştirici faaliyetler için “Krematistik” kavramını kullanmıştır. “Ekonomi”yi, insanın geçimini sağlaması ve yaşaması için gerekli olan ihtiyaçlarla sınırlı meşru bir faaliyet olarak gören Aristo, “Krematistik”in paradan para kazanmaya yol açan ve doğal olmayan bir kazanç biçimi olduğunu söylemektedir.
Aristo’ya göre, ihtiyaçların dışında salt zenginleşmeyi sağlayan “krematistik” faaliyetler ve kazanç hırsı insanı insanlıktan çıkartır. Ticaret, insanı her türlü ölçü kavramından uzaklaştırır ve ticaret ruhunun topluma sızması ile bütün insan etkinlikleri bozulup çürür. Malların dolaşımı için kullanılan bir araç olması gereken para, ticaretle birlikte faiz üretmeye başlar ve amaç haline dönüşür. Yine Aristo’ya göre, kazanç elde etme biçimleri içinde doğaya en aykırı ve en tiksindirici olan ise faizdir.