“Bilgi nedir?” sorusunu, “gerekçelendirilmiş doğru inanç” veya “tasavvur ve tasdik” şeklinde, sadece insanın nesnelerle, nesne olarak kurduğu bir inanç ilişkisi olarak tanımlamak/cevaplamak, bilginin en azından eksik bir kavranışını işaret etmektedir.
Bilgi, insani varoluşun bir boyutudur. Varoluşun olgusal bir boyutu olduğu gibi (olan ile irtibat), beklentiler/umutlar ve talepler (olması gereken) ile irtibatlı bir boyutu da vardır. Aynı şekilde geçmişle irtibatlı olan boyut da, mevcudun geçmişi olarak, buna dahildir. İnsanın muhtelif boyutlarıyla kurduğu irtibat kadar, mevcudu şekillendirme gücü de, bir farkındalık olarak temayüz etmektedir. Temayüz edeni temyiz, taayyün edeni tayin, tulu’ edeni mütalaa, bilme olarak gerçekleşirken, temyiz, tayin ve mütalaa ile ortaya çıkan ikinci “varlığa” bilgi diyoruz. Bu varlık, insani varoluşun bir vasfı/sıfatı olarak, onun varoluşunu daha farklı bir şekilde, “bilerek”, sürdürmesine imkan sağlar. Varoluşu bilerek sürdürme, bilgiyi bir sıfat haline getirirken, bilerek sürdürme bir “beceri” haline geldiğinde, “bilmek” ile “olmak” özdeşleşmektedir.