Öncelikle sözlerime KOCAV’a teşekkürlerimi sunarak başlamak istiyorum. Gerçekten Vakfın yapmış olduğu hizmetler her türlü övgünün üzerinde ve bizim fikir hayatımızda rastlanmayan önemli bir şey başarılmış vaziyette. Bu da bir “mektep insan”ın genç kuşaklarla buluşturularak yaşayan bir ekole dönüştürülmesidir. O anlamda Türk düşünce tarihi bakımından yapılan hizmetin çok önemsenmesinin ve altının çizilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Hocalarım, Erol Güngör Hocamızın fikri derinliği ile ilgili çok önemli konulara temas ettiler. İslam dünyasında yaşanan aktüel, fikrî, kültürel meselelerle ilgili çok mühim noktaların altını çizdiler. Onları tekrar etmeyeceğim. Ancak İslâmın Bugünkü Meseleleri’nden yola çıkarak bir manzara çizmeye çalışacağım. Erol Güngör’ün o ufuk açıcı tespitlerinden bugüne baktığımız zaman nasıl bir manzara ile yüz yüzeyiz. İnsan zihni, dünyayı imajlar üzerinden algılıyor. Biz karşımızda bulunan dünyayı büyük resim denilen bir resim üzerinden tasvir etmek istediğimizde, önemsediğimiz olguları bir harita üzerine noktalar halinde işaretliyoruz ve onları birleştirerek bir resim çıkarıyoruz,bir imaj çıkarıyoruz. Bu imaj gelecekle ilgili beklentimizi de besliyor. Dünya bu halde; dünyayı bu hale getiren dinamikler şunlardır; o zaman muhtemelen geleceğe doğru şuşeylerle karşılaşacağız düşüncesi bizde hâsıl oluyor. Sonra bu beklenti ile yaşarken tarihi yaşamış oluyoruz. Ardından, yaşadığımız tarihi tahlil ediyoruz. Gelecekle ilgili beklentilerimizden yola çıkarak söz konusu imajı bu tarihe göre yargılıyoruz ve eğer beklentilerimiz ilk imajla uyuşmuyorsa zihnimizde yeni bir imaj çiziyoruz. Şimdi Erol Güngör Hoca, İslâmın Bugünkü Meseleleri’nde karşımıza İslam dünyası ile ilgili bir imaj koyuyor. Bu imajdan hareketle bir kısım beklentileri orta yere koyuyor. İslam dünyasının manzara-ı umumiyesi budur, temel meseleleri bunlardır. Bu meseleleri geleceğe doğru şu şu istikamette taşıyabilecek dinamikler de şunlardır. Aydın kadroların arasındaki farklılaşmadan, mücadeleden temel zihniyet meselelerine kadar pek çok hususu dile getiriyor. Beklentisini ve halet-i ruhiyesini anlatan şeyi Mehmet hocamız da işaret etti. Bu ruh halinin“uykuyla uyanıklık arasında” ifadesinde adeta özetlendiğini düşünüyorum. Bir de kitabın girişinde “yeni bir dünya” ifadesi var. Yeni bir dünya,bir umut ifadesi sonra uyku ile uyanıklık arasındaki hal; bir geceden çıkışı anlatıyor. Yani uyku geceyle özdeş, uykuyla uyanıklık hali arasında, bir geceden bir karanlıktan çıkış. Yeni bir dünya başlığında oradan bir yenidünyaya doğru doğmak. Bu yeni bir dünyaya doğru giderken hem İslam dünyası için hem de aynı zamanda dünya sistemi için dünyada bir takım yeni gelişmeler var.
1980’lerin başı itibariyle İslam dünyasının dinamikleri ile bunların yan yana gelmesi uykuyla uyanıklık arası hal ile beraber önümüze yeni ufuklar açacak. Bu beklentiyi hissediyorsunuz okuduğunuz zaman. Onu birde muhteşem ayet-i kerimeyi epigrafi olarak kullanarak destekliyor; Bakara suresinin 155. ayetini: “Ve le neblüvennekümbişey’in, minelhavfi, velcûi, ve naksınmin’el- emvâli, vel-enfüsi vessemerât. Ve beşşirissâbirîn.” [And olsun ki biz sizi korkuyla, açlıkla; mallarınızdan, canlarınızdan ve mahsullerinizden eksiltmeyle sınarız. Sabredenleri müjdele.] Şimdi bu ilk kısım gecenin tasviri. Korku, güvenlik, güvensizlik hali. İslam dünyası olarak yaşadığınız yeryüzünde hâkim olmama, kudretli olmama, güvenliğinizi temin edememe, sömürülme, emperyalizme maruz kalma gibi şeylerle sınanıyoruz. Korku, korkuyu besleyen ve korkuya ilave olan şey açlık, fakirliğiniz, kalkınma meseleleri ya da problemleri dediğimiz hadise. Bunun açılımı korku hali ve güvensizliktir. Üzerinizde belirli şekillerde tasarruf edilmesi ve fakirliğiniz yüzünden mallarınızda eksilme, canlarınızda eksilme ve mahsullerinizde eksilme. Bu bir imtihan/deneme ve bunun bir deneme olduğunu bilmek ümidi diri tutan bir şey. Bir geceyi yaşıyorsunuz ama bu gece nihayetsiz bir karanlık anlamına gelmiyor.Gecenin sonunda sabredenler için bir müjde var. O müjdede uyanmak, yepyeni bir dünyaya uyanmak. 1980’lerin başında böyle bir ümitle, ümmet için Hicretin 1400. yılında böyle bir ümitle kaleme alınmış. Tabii şimdi o tarihten bu tarihe baktığınızda ve dünya düzeninin geleceği ile ilgili “senin imajın nedir?” diye sorduğunuzda ben uyku ile uyanıklık hali ifadesinden bir şey çıkarıyorum. Maalesef uzayan gecede yeni bir yeryüzü yangınına doğru gidiyoruz. Bugün o kitabın başlığı yazılsaydı gece uzuyor veo uykuyla uyanıklık halinden bir sabaha uyanamadık denirdi muhtemelen. Karşımızdaki yenidünya ise yeniden büyük güçleri karşı karşıya getirebilecek bir büyük çatışmaya, etrafımızda yanan küçük küçük ateşlerin ve alevlerin yeni bir yangına dönüşebileceği bir gerilimli güzergâha doğru ilerliyor. O zaman gecenin fotoğrafını tekrar önümüze koymamız ve “yeryüzünün daha gerilimli daha çatışmalı olacağı bir gelecekte buradan nasıl bir sabaha uyanma imkânımız var, karanlığı yarmaimkânınınasıl bulabiliriz?”, bunun üzerine kafa yormamız gerekiyor.
* Bu yazı 16 Nisan 2016 tarihinde KOCAV’da yapılan Erol Güngör’ü Anma programında yapılan konuşmanın elden geçirilmiş şeklidir.
Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin Erol Güngör sayısında...