Farklı ülkelerde totaliter rejimler, ülkeyi yöneten partilerin politikalarını ve çıkarlarını desteklemek için farklı ideolojileri benimsemiştir. Eski totaliter rejimlerin uyguladığı politikalar kamuoyunu kontrol etmeyi ve genç nesilleri iktidar partisinin idealleriyle yetiştirmeyi amaçlamıştır. Totaliter rejimlerin izlediği politikalar hayatın ekonomik, sosyal ve kültürel tüm alanlarını etkilemiştir. Totaliter rejimlerin izlediği ateist politikalar, totaliter rejimlerde devletin din dahil hayatın tüm alanlarını nasıl kontrol ettiğinin güzel bir örneğidir. Arnavutluk da 1990’larda totaliter rejimden demokratik rejime geçen ülkelerden biridir. Arnavutluk'un demokratik bir ülke olarak ilan edilmesinin üzerinden 31 yıl geçmesine rağmen (1990), Arnavutluk‘ta eski totaliter rejimin izlediği politikaların sonuçları Arnavutların toplumsal yaşamında iz bırakmaya devam etmektedir. Bu yazı, totaliter rejim sırasında ve sonrasında Arnavutlu'ta meydana gelen dini değişikliklerin kısa bir özetidir. Arnavutluk örneği nevi şahsına münhasır bir örnektir ve farklı sosyolojik perspektiflerden incelenebilecek önemli dini unsurlar içermektedir. Çeşitli akademik yazılarda, romanlarda veya yabancı çalışmalarda Arnavutluk, dinî toleransın yüksek olduğu bir ülke olarak sunulmaktadır. Ancak son yıllarda dinî tolerans kavramının yerini farklı dinlere mensup insanların bir arada yaşaması kavramına bırakmasına rağmen, Arnavutluk hala din açısından benzersiz tarihi geçmişe sahip bir ülke olmaya devam etmektedir. Totaliter rejimin yıkılmasından sonra Arnavutluk‘ta meydana gelen dini değişiklikleri daha iyi anlamak için Arnavutluk‘taki dini inançların tarihini dikkate almak önemlidir.
Arnavutluk‘ta totaliter rejimin kurulmasından önce, dini inançlar Arnavutların hayatında önemli bir yer tutmaktaydı. Modern Arnavutluk, kurulduğu 1913 yılından bu yana, Müslüman çoğunluğa sahip bir ülkedir. Arnavutların %70‘i İslam inancına mensuptu ve tüm dini yükümlülüklerini tam bir özgürlük içinde yerine getiriyorlardı. Müslüman çoğunluğa sahip bir ülke olmasına rağmen, İslam resmi devlet dini olarak tanınmadı. O zamanki diğer önemli dinler, nüfusun %10‘unu oluşturan Katolik inancı ve nüfusun %20‘sini oluşturan Ortodoks inancıydı (Clayer, 2003, s. 3).
O dönemde Arnavutlar için farklı dini inançlar bir endişe kaynağı değildi. Arnavutlar, farklı dini inançlara mensup olmalarına rağmen, günlük görevleri yerine getirmek için birbirleriyle uyum içinde etkileşime girmişlerdir. Milliyetçilik ve güçlü vatanseverlik duyguları, ülkede dini hoşgörünün korunmasında önemli bir rol oynamıştır. Ünlü yazar Vaso Paşa‘nın „Arnavutların dini Arnavutluktur“ sözü o dönemin Arnavutları tarafından çok iyi biliniyordu. Vaso Paşa bu bildiriyle, Arnavutların kendilerini “Müslüman”, “Ortodoks” veya “Katolik” olarak değil, öncelikle Arnavut olarak tanımaları gerektiğini kastetmiş ve aynı zamanda dini kimliklerin üstünlüğünü kınamıştır1 (Clayer, 2003, s. 2). O dönemde yaygın olan milliyetçi duygulara rağmen, Arnavutlar arasında bir sosyal kimlik olarak dini kimlikler her zaman çok güçlü olmuştur. Arnavutlar, dini inançlarını mutaassıp bir şekilde korudular ve dini ritüelleri uyguladılar. Ayrıca, çoğu zaman farklı dinlere mensup kişiler arasındaki evliliklere şüpheyle yaklaştılar. Ancak Arnavutluk‘ta din, farklı dönemlerde ülkedeki siyasi partiler tarafından hazırlanan çeşitli yasalarla sıkı bir biçimde kontrol edilmiştir ve totaliter dönemde de uygulanan ateizm politikası gereği resmen yasaklanmıştır.
Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin "Din" sayısında...