Düşünce Dergisi > Arşiv > sayı 19 / cumhuriyet |

prof dr mahmut bilen ile röportaj quot osmanlıdan günümüze cumhuriyet

prof. dr. mahmut bilen ile röportaj "osmanlıdan günümüze cumhuriyet’in ekonomisi"

Osmanlının geleneksel yerli üretimi yıllar içinde batının endüstriyel üretimi ile rekabet olanağını hızla kaybetti, geleneksel tezgahlar önemli ölçüde varlıklarını sürdürmekte zorlanır hale geldiler. Geleneksel esnaf yerine başta İstanbul, İzmir gibi büyük kentlerde, batının yeni endüstriyel ürünlerini büyük ölçüde gayrimüslim tebaa esnaflarının aracılığı ile pazarlanacağı bir ekonomik yapı yerleşmeye başladı.

Cumhuriyet’in ilanından bugüne, Türkiye ekonomisi bir dizi inişli çıkışlı dönemden geçti ve zaman içinde farklı ekonomik politikalar benimsendi. Hem korumacı hem de dışa açık politikaların izlendiği bu süreç, ülkenin ekonomik gelişimini etkileyen önemli faktörler arasında yer aldı. Cumhuriyet’in 100 yıllık ekonomik seyrini değerlendirmek amacıyla, ekonomiye dair sorularımızı Prof. Dr. Mahmut Bilen’e yönelttik.

Türkiye’nin ekonomik yapısı Cumhuriyet’in ilanından önce nasıldı? Kısaca bahsedebilir misiniz?

Türkiye’nin Cumhuriyet’in ilanından önce ekonomisi denildiğinde doğal olarak, Osmanlı ekonomisinin mahiyetinin nasıl olduğunun sorulduğunu düşünüyorum. Osmanlı ekonomisi tam bir tarım ekonomisi idi denilse yeridir. Bununla kastedilmek istenen husus, 19. yüzyılda Avrupa’da önemli ölçüde endüstriyel üretim ve ekonomide sağlanan refah artışına rağmen Osmanlının bu gelişmenin dışında kaldığıdır.. Kırsal alanda yüzyıllardır devam ettirilen verimlilik düzeyi düşük olan geleneksel tarımsal üretim yöntemi, kentsel alanda ise küçük esnaflığa dayanan imalat yapısı sadece o yerleşim alanına yönelik bir üretim yapısına sahipti. Bırakın ihracatı ülke içindeki başka yerleşimlerin pazarına yönelik üretim düzeyi bile oldukça sınırlı idi. Öyle olduğu için hemen yanı başında fabrika/endüstriyel üretim yöntemlerine geçmiş İngiltere, Fransa başta olmak üzere batılı ülkeler, sadece ülke geneline değil, küresel pazarlara yönelik üretim yapacak şekilde merkantilist bir yaklaşımla ihracata dayalı ekonomik büyüme politikalarını uygulamaktaydılar. Batı’nın üretmiş olduğu ürünlerin hem kalite hem de fiyat olarak daha cazip olan niteliği ile Osmanlının geleneksel üretim yönetmeleri ile imal edilen konfeksiyon başta olmak üzere bütün imalat ürünleri batının markaları ile rekabet edecek nitelikten uzaktı. Osmanlı ekonomisinin önemli bir handikabı haline dönüşen kapitülasyonların alanı 19. yüzyılda daha da genişlemiştir.1838 yılında başta İngiltere olmak üzere batılı devletlere sağlanan serbest ticaret ayrıcalığı ile Osmanlı hızla gelişmiş ülkelerin pazarı haline dönüştü. Osmanlının geleneksel yerli üretimi yıllar içinde batının endüstriyel üretimi ile rekabet olanağını hızla kaybetti, geleneksel tezgahlar önemli ölçüde varlıklarını sürdürmekte zorlanır hale geldiler. Geleneksel esnaf yerine başta İstanbul, İzmir gibi büyük kentlerde, batının yeni endüstriyel ürünlerini büyük ölçüde gayrimüslim tebaa esnaflarının aracılığı ile pazarlanacağı bir ekonomik yapı yerleşmeye başladı.

Röportajın devamı Düşünce Dergisi'nin Cumhuriyet sayısında...

Â