Düşünce Dergisi > Arşiv > Sayı 13 / Sinema |

modern sinemanın felsefi veçheleri

İnsanlık sinemayı keşfettikten ve sinemayı geliştirerek tüm insanların ulaşabileceği bir konuma getirdikten sonra felsefe de sinemanın sunduğu yenilikleri fark ederek sinemayı kendisine çalışma alanı olarak belirlemiştir. Modern sinema, felsefi yönden birçok düşünür tarafından farklı biçimlerde yorumlanmıştır.

Sinema, düşüncenin gücünü görüntülere aktaran bir araç olarak kabul edildiğinde imgelerden ayrı tutulması mümkün olmayan bir icattır. Sinema ve felsefenin ortak noktalarından biri imgeler barındırmasıdır. Bu nedenle sinema sanatı, başlangıcından itibaren filozofların ilgisini çeken bir sanat dalı olmuştur.

Felsefe, insanların bilgi olarak ortaya koyduğu tüm kavramları, düşünceleri ve durumları kendisine konu edinerek üzerine fikirler üretebilir. İnsanlık sinemayı keşfettikten ve sinemayı geliştirerek tüm insanların ulaşabileceği bir konuma getirdikten sonra felsefe de sinemanın sunduğu yenilikleri fark ederek sinemayı kendisine çalışma alanı olarak belirlemiştir. Modern sinema, felsefi yönden birçok düşünür tarafından farklı biçimlerde yorumlanmıştır.

Modern sinema sadece filozoflar tarafından değil sinemanın ne olduğu ve ne olabileceği üzerine düşünen kuramcı-yönetmenler tarafından da ele alınarak çeşitli fikirler ortaya atılmıştır. Böylece 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren sinema felsefesi, felsefenin herkes tarafından kabul edilmiş bir disiplini durumuna getirilmiştir.

Önde gelen filozoflardan biri olan Gilles Deleuze, modern sinemanın özünü anlamanın düşünürlere yeni bir felsefe olanağı sunacağını belirtir. Ancak sinemanın bu olanağı, sinemayı felsefi düşüncelerle yorumladığımız için değil; sinemanın yaratım sürecinde kendi kendine felsefi söylemlerde bulunduğunu fark edebildiğimiz zaman sunacağını öne sürmektedir (Colebrook 2009: 45). Deleuze’e göre sinema bir sanat biçimi olarak fikirleri dönüştürerek felsefeye katkı sağlamaktadır. Film felsefesi üzerine çalışırken klasik felsefeyi de tekrar düşünme zorunluluğundan bahseder. Sinemanın kendi kendine felsefi kuramlarını açığa çıkaran ve bir pratik olarak üreten, tamamen yeni bir imgeler ve göstergeler yaratımı olduğunu ifade eder (Deleuze 2001: 280). Deleuze, sinemada önde gelen yaratıcı yönetmenleri önemli ressamlar ve müzisyenlere benzetir ve yarattıkları eserleri en iyi şekilde anlatacak olanların da yine kendileri olduğunu belirtir. Ancak bunu yaparken farklı bir şeye dönüşürler; onlar artık sadece yönetmen değil filozof veya kuramcılardır (Deleuze 2001: 281).

 

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin Sinema sayısında...