Bir Soğuk Savaş kavramsallaştırması olan kamu diplomasisine “ilk olarak 1965 yılında uluslararası aktörlerin dış politika hedeflerini yabancı halklarla ilişki kurarak gerçekleştirmeye çalıştıkları” süreçte müracaat edilmiş; Soğuk Savaş’ın ardından ise kavram, uluslararası bir geçerliliğe sahip olmuştur (Cull, 2008: 31). Devletlerin kamu diplomasisiyle hedef/muhatap ülke halklarıyla iletişime geçip “ülke hakkındaki olumsuz bilgi, yargı, algı ve stereotipleri değiştirerek olumlularını oluşturmayı; bu şekilde ülkeler ve toplumlar arasında olumlu bakış açılarının tohumlarını ekmeyi” amaçlarlar (Ekşi, 2014: 88). Stratejik bir iletişim aracı olarak kamu diplomasisinin amacı, propaganda yapmanın çok daha ötesine vararak nesnel gerçekler ve hakikatin üzerine temellenmiş stratejik bir iletişim dilini inşa etmektir (Kalın, 2011: 11). Başka bir ifadeyle, propagandanın ötesine geçmek iyi bir kamu diplomasisinin olmazsa olmazıdır. Ancak bu kamu diplomasisinin sadece birtakım halkla ilişkiler kampanyalarından ibaret olduğu anlamına gelmez. Her ne kadar bilgi aktarmak ve pozitif bir imaj pazarlamak kamu diplomasisinin parçası olsa da hükümet politikaları için uygun ortamın oluşmasını sağlayan uzun vadeli ilişkilerin inşasını da kapsamaktadır (Nye, 2008: 101).
Kavramın anlam çerçevesi göz önüne alındığında devletlerin kamu diplomasisiyle haklarındaki algıları yönetmeye çalıştıkları ortadadır. Bu doğrultuda devletler her türlü medyadan, uluslararası etkinliklerden, değişim programlarından, insani yardım ve kalkınma faaliyetlerinden, ulusal markalar ve ünlülerden istifade ederler (Kavoğlu, 2018). Söz konusu araçlar arasında öne çıkan ise kısa sürede geniş kitlelere ulaşabilme kapasitesiyle medyadır. Burada hem devletleri temsil eden uluslararası medya kuruluşları hem de dünya kamuoyunu etkileme potansiyeline sahip medya kuruluşları önemli rollere sahiptirler.
Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin "manipülasyon" sayısında...