Kentler ve kentleşme; toplumsal, politik, ekonomik ve hukuki boyutları olan karmaşık olgulardır. Toplumların gelişmişlik seviyeleri hakkındaki ilk yargılar kentlerine bakılarak oluşur. Zira zaten kent kelimesinin pek çok dilde karşılığı da medeniyet, civilization, uygarlık gibi kavramlardan türemiştir.
Kentler tarih boyunca yöneticilerin hayallerini, amaçlarını gerçekleştirme mekânları olmuştur. O nedenle de kentleşmenin sosyal ve kültürel boyutundan çok, siyasi ve ekonomik olarak açığa çıkardığı faydalar daha çok önemsenmiştir. Cumhuriyetin 100. yılında kentlerimizi ve ülkemizde yaşanan kent ve bölge planlama süreçlerini tahlil edebilmek ve başarılanlar ya da başarılamayanlar üzerinden bir değerlendirme yapabilmek elbette ki sosyal, politik, ekonomik oldukça kapsamlı bir araştırma ve analiz gerektirir. Bu çalışmada ise daha çok Ankara ve İstanbul’da fiziksel mekânın şekillenmesine yönelik kararlar ve ülkenin topyekûn kalkınmasına yönelik gerçekleştirilen altyapı projeleri üzerinden bir anlama ve değerlendirme çabasına girişilmiştir.
19. yüzyılın ikinci yarısı ve 20. yüzyılın ilk üç çeyreği kentsel ve bölgesel problemlerin planlama yoluyla kontrol edilebileceğine dair inancın hâkim olduğu ve tüm dünyada mekânsal planlamanın geliştiği bir döneme tekabül eder. Türkiye de dünyadaki gelişmelerden etkilenmiş, yasal ve kurumsal olarak kentleşmeyi yönlendirmek adına önemli adımlar atmıştır. Cumhuriyet, pek çok alanda modernleşme hamlelerinin başlatıldığı bir nirengi noktası olmakla beraber, özellikle ilk yıllarındaki uygulamalar Tanzimat ile başlayan yenileşme ve değişim adımlarının üzerine inşa edilmiştir. O nedenle, Cumhuriyet dönemi kentleşme ve kentsel/bölgesel kalkınma politikalarını doğru okuyabilmek adına, Tanzimat sonrası yaşanan gelişmelerden başlanarak süreci değerlendirme yoluna gidilmiştir.