Düşünce Dergisi > Arşiv > Sayı 16 / Aile |

ailenin tanımlanmasında göreceliğin reddi üzerine

Deneyim tabanlı düşünce biçimi, diğer düşüncelerin salt bir kabul etme yoluyla yani varsaymaktan yola çıkılarak oluştuğunu öne sürerek diğer düşünceleri eleştirmektedir. Fakat deneyimin referans olarak alındığı yaklaşım, kendisini diğer görüşlerden çok daha doğru olarak değerlendirmesi nedeniyle gerçekte bir tahakküm alanı da oluşturmaktadır.

Çağdaş yaklaşımlar ölçeğinde aile, insan ilişkilerine dayandırılarak tanımlanmaktadır. Aslında böyle bir bakış açısıyla ailenin tanımına ulaşmak gerektiği düşüncesi, herhangi bir tanımlamanın yapılmasının imkansızlığına yol açar. Zira değişen insan ilişkilerine bağlı olarak oluşan yeni yapılar ve şartlar nedeniyle her zaman tanımın yenilenmesi gerekecektir. İnsan ilişkilerine ait deneyimin ailenin tanımını belirlediği böyle bir bakış açısında tanımın hangi deneyime göre yapılması gerektiği de bu nedenle bir belirsizlik doğuracaktır. Dahası bu bakış açısında, insan eğilimleri ve yaşam biçimleri kavramların içini dolduran bir gerçeklik olarak görülmektedir. İnsanın sadece güncel eğilimleri ve bu eğilimler doğrultusundaki eylem ve pratikleri dışındaki gerçekliklerin reddedilmesi bir yöntem olarak ortaya çıkmaktadır. Hatta bu doğrultuda özellikle Batılı toplumlarda etkin bir şekilde gözlemlenen kimi akımlar, baskı grupları ve örgütler ailenin tanımına müdahale ederek onun çağına özgü anlam değişimini gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar. Sözgelimi, aileye özgü olarak bilinen mevcut birçok yapının, geçmişteki ataerkil baskı gruplarının ya da tahakküm isteyen farklı grupların bir ürünü olarak nitelendirildiği görülmektedir. 

Bu yaklaşım biçimi canlıların sadece yaşayışa özgü istem ve pratiklerini dikkate aldığı için deneyimciliği referans noktası olarak görmektedir. Deneyim tabanlı düşünce biçimi, diğer düşüncelerin salt bir kabul etme yoluyla yani varsaymaktan yola çıkılarak oluştuğunu öne sürerek diğer düşünceleri eleştirmektedir. Fakat deneyimin referans olarak alındığı yaklaşım, kendisini diğer görüşlerden çok daha doğru olarak değerlendirmesi nedeniyle gerçekte bir tahakküm alanı da oluşturmaktadır. Böylece bir yandan tahakkümü eleştirirken bir yandan da yeni bir tahakküm alanı kurduğu için çelişkili bir açıklama yapmış olmaktadır. Öte yandan salt deneyim tabanlı bir düşünme sonucunda aile konusunda varılacak nokta ise ailenin sürekli değişkenlik gösteren bir birliktelik türü olarak anılması gereğidir. Bu durumda sürekli değişen ve değişecek olan insan ilişkileri nedeniyle hiçbir somut ilişki ailenin tanımını yapmaya yetmeyecektir. Aile artık bir kavram olarak varlık gösteren ama ne anlama geldiği bilinmeyen bir ifadeye dönüşecektir.

 

Yazının devamı Düşünce Dergisi'nin "Aile" sayısında...